9 Mayıs 2012

Arabada elini tutmak ne güzel




Sabah, mesainin başlamasına yarım saat kala, altı arkadaş küçük yuvarlak bir masanın etrafında toplandık. Hem çay, kahve, sigara içiyoruz hem de oradan buradan laflıyoruz. Konu döndü dolaştı yaş mevzuuna geldi. Arkadaşlardan biri:
- Yaa, Abi sen de ne kadar genç duruyorsun. Kaçtı yaş?
- Kırk. Senin ?
- Otuz dört. Ama ben kendimi yirmi dört gibi hissediyorum.
Masada gülüşmeler, bu lafı eden arkadaşın kafada tek tel saç yok iyi mi. O an dikkat ettim, masadaki altı kişiden üçünün saçları sıfıra kazınmış, diğer ikisi ise normal, eh işte.
- Ulan! dedim; aranızda en yaşlı benim ama, en çok saç bende. Baba tarafından garantili. O da öyleydi; rahmetli öldüğünde kafasında benden çok saçı vardı.


Yine gülüşmeler...

- Abi, senin ruhun genç.
Benden cevap:
- Yok be kardeşim. Valla ben sana bir şey diyeyim mi? Bence ruhun yaşı diye bir şey yok. Beden yaşlanıyor, evet. Ama ruh neyse o işte, öyle kalıyor. Ne genç ne yaşlı. Ruh için yaştan söz edilemez.


Derken Sami Abi geldi katıldı aramıza, bizim Sami Hoşgören, nam-ı diğer "Solak Sami". Bazıları arkasından deli meli der ama Sami Abi çok iyi ve temiz kalpli bir insandır. Konuştuklarımızı işitmiş gelmiş.

 
Önce selamlaşma, herkesle tokalaşma ve hal hatır sormadan sonra lafa girdi:

- Gençler, dedi. Ben ne düşünüyorum biliyor musunuz? Bence bu ömür dediğin, arabayla yolculuk etmek gibi bir şey. Herkese bir araba verilmiş. Ama bu yolculukta, öyle üç senede bir model yenileme, arada benzin istasyonunda durup benzin takviyesi yapmak filan yok. Herkes arabasına binmiş, bir istikamete gidiyor. Benzin bitene kadar. Benzin bitince hepimiz arabayı terkedeceğiz.


Ulan deli meli deriz, Sami Abi tumturaklı laflar ediyor. Herkes kulak kabarttı, o devam etti:

- Onun için arabayla giderken, arabanın dışıyla, boyasıyla, kaportasıyla filan o kadar fazla ilgilenmeyeceksin ama bakımını da ihmal etmeyeceksin. Dikkatini o an radyoda çalmakta olan müziğe vereceksin. Ne çok hızlı ne çok yavaş. Ne en solda ne en sağda, ortada bir şerit tutturup gideceksin. Hee, bir de yanındaki koltuğa halden anlayan güzel bir yol arkadaşı oturtabilmişsen ne mutlu sana. Bir yandan da sağ elinle, onun elini tutup, koklayıp, öpeceksin. Gerisi yalan. Nerede tırak, orada bırak. Hadi bana müsaade...

Sami Abi'nin sözleri bir an masanın ortasında havada asılı kaldı sanki. Altımız da sustuk bir üç saniye kadar. Herkes birbirine baktı. Sonra o havayı dağıttık, Sami Abi'yi uğurladık. Tekrar sohbet, espriler... Mesainin başlama saati olan 08:30'a kadar bir sigara daha sıkıştırdık. Sigaralarımız bitince hepimiz ofislerimize dağıldık.

 
Ah be Sami Abi. Biraz deli doludur, bazen çok konuşur ama ne de hoş abimizdir.

 
-------------------------

Acar Foto Bulanık muhabirimiz Tolga AL olay yerinden canlı olarak neşretti. 09.05.2012 09:41 Yeşilköy


2 yorum:

Yorum yazarak bize destek olabilirsiniz !