12 Mayıs 2012

Tıraş muhabbeti


Bugün günlerden 12 Mayıs Cumartesi. Yani 12.05.12. Uğurlu sayılarımın hepsi bir arada. Möhem gün, akşam düğünümüz var, malüm.

Sabah da erkenden dikildim ayağa. Biraz gazetelere baktım, biraz nette dolandım filan. Bir çay. Üzerine bir kahve, bir çay daha. Kesmedi...

Dedim ya akşam düğünümüz var. "A be! Madem öyle, bi damat tıraşı olasın be yav..." dedim kendi kendime.

Bizde saçlar çabuk uzuyor. Babamın da öyleydi, rahmetli. İki haftada bir tıraş, habire tıraş; para dayanmıyor. Hiç de huyum değildir ya,  pintiliğim tuttu nedense şu son iki aydır; Kadıköy'de eşek tıraşı oluyorum on kağıda.

On yıllık berberim Mahir, adı gibi de Mahir'dir hani; haftaiçi beni aradı telefonla, sitem etti.

Dedim ulan, madem akşam düğünümüz var; bize yirmibeş liralık kafa yakışır. Aradım Mahir'i telefonla, dükkan hemen bizim arka sokak, Ömer Paşa. Sordum orada mısın? diye. Dedi, abi gel buyur.

Ayağımda eşofman altı, bi hırka aldım sırtıma. Taktım terlikleri de ayağıma, bizi bu saatte kim görecek. Şıpıdık şıpıdık, Mahir'in dükkanda aldım soluğu.

Olmayan kaynanam da beni seviyormuş hani. Baktım dükkanın önünde kahvaltı masası kurulmuş; bizim berber Mahir, abisi Servet ve bakkalımız Rize'li İbrahim birlikte kahvaltı ediyorlar. Mahir'in dükkanı eskiden oturduğum İbrahim Bey apartmanının hemen karşısı. Esnafın hepsi tanış, ahbap, dost.

- Selamun Aleyküm Ağalar ( gülerek ve el sallayarak )
- Vay benim güzel abim. Sen nerelerdesin?
- Göçük altındaydım, üzerime duvar kapaklandı ( içimden )
- Buralardayız be Mahir'im. Denk gelmedi, gelemedik. ( Kadıköy ayıbımızı açık etmiyoruz.) Hadi dedim bu akşam düğün var biliyorsun, geleyim kardeşimde  bir tıraş olayım. ( Bizim aynı espri  yine)

Kapı önünde biraz laflama, bir kaç bardak çay. Neyse, geçtik içeriye tıraşa.

Berberde ne konuşulur? Maç muhabbeti:

- Abi, akşam maç ne olur?
- 3-0. Mehmet Topuz'un golü var.
- Bırak şimdi!
- Nasıl bırakırım, deli gibi seviyorum.

Gülüşmeler...

Yan koltukta da Mahir'in abisi Servet başka bir adamı tıraş ediyor. Biraz da suratsız bir adama benziyor. Hangi takımı tuttuğu henüz muamma.

Bu arada, benim Mahir Fenerli, abisi Servet ise Galatasaraylı.

Aman Tolga, dilini tut. Bilirim huyundur. Bazen tutamazsın, dostlara gönül koydurursun.

- Abi ciddi soruyorum. Maç ne olur sence akşam?
- Sevgili Mahir! Sen "Karate Kit" diye bir film vardı eskiden, seyrettin mi? Filmin son sahnesinde rakip, cevval sarı bir oğlan, yapılı mapılı bir şey; çıkar ringe kızgın boğalar gibi, burnundan dumanlar çıkararak. Bir oraya bir buraya  saldırır önce. Filmin esas oğlanı sakin sakin izler onu köşesinden, son derece de emindir kendinden . O boğa, tozu dumana katarak koşa koşa gelir üzerine de, esas oğlan şöyle hafifçe bi vurur. Tık. Müsabaka biter.

Gülüşmeler, gülüşmeler. Yan koltuktaki adam da gülümsüyor. Sanırım o da Fenerbahçeli.

Bir yandan biz tıraş olurken, arkamızdaki duvarda asılı duran televizyonda da bir spor programı yayınlanıyor. Günün gazete manşetlerini veriyorlar. Dördümüz birden  aynadaki aksinden onu izliyoruz.

Ekrana bir gazete kupürü geldi. Fatih Terim'in o bildiğimiz Perşembe pazarı gibi birbirine girmiş, terlemiş, azarlayan, bağıran suratı. Manşet : Kazanacağız! . Fatih Terim'in el de havada, parmak sallanıyor hışımla.

Mahir'e seslenerek:

- Bak! Al işte sana boğa. Burnundan soluyor. O var ya şimdi, içi içini yiyiyordur. Takımın da tüm psikolojisini alt üst ediyordur.

Dördümüz de aynadan takip ediyoruz. Gülüşmeler, gülüşmeler.

Derken hemen arkasından, bizim Aykut Kocaman'ın olduğu başka bir gazete küpürü gelmesin mi ekrana. Aykut'un her zamanki kendinden emin hali. Kollar birleşmiş. Yüzüne yayılan belli belirsiz bir gülümseme. Manşet: Zafer inananların olacaktır. 

Alın işte, dedim.

- Bizde öyle Harrrr! Hurrrrr! yok. Biz kanaryayız arkadaşım, şakırız.

Gülüşmeler, gülüşmeler.

- Abi senden iyi amigo olur he. Nerden aklına geldi şimdi bu? ( gülerek ) Nerden neyi bağladın.
- Yok be Mahir. Nerde bizde öyle gümbür gümbür ses. Biz anca işte böyle inceden fısıldarız.

Yandaki adamın tıraşı benden önce bitti. Kalkarken bize bir de selam verip, sıhhatler olsun dedi. Allah razı olsun kendisinden.
Derken bizim tıraş da bitti. Mahir geçti arkama. Birlikte eserine bakıyoruz.

Mahir sordu:

- Nasıl olmuş kafa abi ?

Bizde cevap hazır:
( içimden muzip muzip gülerek)

- Helal olsun be Mahir! On üzerinden Onİki...



Haydı kalın sağlıcakla. Şimdilik bizden bu kadar. Gününüz neşeyle dolsun; herkesin dilekleri gerçek olsun.



Tolga Al    12.05.2012  10:48  Erenköy

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazarak bize destek olabilirsiniz !